Harita Bilgisi ve İklim
HARİTA BİLGİSİ
Yeryüzünün tamamının ya da bir bölümünün, kuşbakışı görünüşünün, belli bir ölçek dahilinde
küçültülerek, bir düzlem üzerine aktarılmasıyla elde edilen çizime harita denir.
Bir çizimin harita özelliği taşıyabilmesi için gerekli olan koşullar şunlardır:
1. Kuşbakışı olarak çizilmiş olması
Haritası çizilen alanın tam tepeden görünüşü kuşbakışı olarak adlandırılır. Haritaların çiziminde
tepeden görünüm sağlanamaz ise yeryüzü şekillerinin biçimlerinde, boyutlarında ve birbirlerine
göre uzaklıklarında değişmeler olur.
2. Ölçekli olması
Haritalardaki küçültme oranına ölçek denir. Bir başka ifade ile harita üzerindeki uzunlukların
gerçek uzunluklara olan oranıdır.
a. Kesir ölçek: Küçültme oranı kesirli sayılarla ifade edilen ve haritalarda en çok kullanılan
ölçeklerdir. 1/500, 1/5.000, 1/50.000, 1/500.000 gibi.
Kesir ölçeklerde pay her zaman 1 dir. Paydada yer alan sayı ise, haritası çizilen alanın kaç
defa küçültüldüğünü gösterir.
b. Çizik (Grafik) Ölçek: Eşit dilimlere ayrılmış bir çizgi üzerinde harita üzerindeki uzunlukların
gerçek uzunluklara oranının gösterildiği ölçeklerdir.
Herhangi bir yerin, kuşbakışı görünüşünün ölçeksiz ve kabataslak olarak bir düzleme
aktarılmasına kroki denilmektedir. Harita ile kroki arasındaki fark, krokinin ölçeksiz, haritanın
ise ölçekli olmasıdır.
3. Bir düzleme aktarılmış olması
Dünya’nın kutuplardan basık, Ekvator’dan şişkin kendine has küresel bir şekli vardır.
Dünya’nın küresel yüzeyi düzleme aktırılırken bazı güçlüklerle karşılaşılır. Bunun nedeni,
küresel yüzeyin düzleme aktarılmasının geometrik açıdan imkânsız olmasıdır. Buna bağlı
olarak haritalar çizilirken, kara ve denizlerin yerküre üzerindeki biçimleri ve genişlikleri tam
olarak yansıtılamamakta ve boyutlarında gerçeğe uymayan bozulmalar olmaktadır. Haritalarda
görülen ise, gerçeğin az ya da çok benzeridir.
Harita çizimindeki zorluklar dikkate alınarak bazı metodlar geliştirilmiştir. Buna projeksiyon
(izdüşüm) yöntemleri adı verilir.
Projeksiyonlar, izdüşüm (Yükseltinin sıfır m. kabul edilmesi) esasına göre çizildiğinden,
yükseltinin fazla olduğu yerlerde ve ülkelerde izdüşüm alan ile gerçek alan arasındaki fark
artar.
Türkiye’de, izdüşüm alan ile gerçek alan arasındaki farkın en fazla olduğu bölgeler Doğu
Anadolu ve Karadeniz, en az olduğu bölgeler ise Marmara ve Güneydoğu Anadolu’dur.
Başlıca projeksiyon yöntemleri şunlardır:
• Silindir Projeksiyon: Ekvator ve çevresindeki bölgelerin çiziminde kullanılır.
• Konik Projeksiyon: Kutuplar ve çevresindeki bölgelerin çiziminde kullanılır.
• Düzlem (Ufki) Projeksiyon: Bu projeksiyonla elde edilen haritalarda biçim ve alan
bozulmaları çok fazladır. Bu haritalar daha çok denizcilik ve havacılıkta kullanılır.
HARİTA ÇEŞİTLERİ
A. KULLANIM AMAÇLARINA GÖRE HARİTALAR
1. İdari ve Siyasi Haritalar
Ülkelerin başka ülkelerle olan sınırlarının gösterildiği haritalara siyasi haritalar adı verilirken,
ülkelerin kendi içerisindeki illeri, eyaletleri, bölgeleri gösteren haritalara idari haritalar
denilmektedir.
2. Beşeri ve Ekonomik Haritalar
Nüfus, göç, yerleşme, tarım, hayvancılık, sanayi, turizm, vb. dağılışını gösteren haritalardır.
3. Fiziki Haritalar
Yeryüzü şekillerinin fiziki yapısını, dağılış ve yükseltilerini gösteren haritalardır.
4. Özel Haritalar
Belirli bir konu için özel olarak hazırlanan haritalardır. (Jeomorfoloji, meteoroloji, toprak
haritaları gibi.)
B. ÖLÇEKLERİNE GÖRE HARİTALAR
1. Büyük Ölçekli Haritalar
a. Plânlar: Ölçeği 1/20.000’e kadar olan haritalardır. Şehir imar plânları, kadastro haritaları bu
türdendir.
b. Topoğrafya Haritaları: Ölçeği 1/20.000 ile 1/200.000 arasında olan haritalardır. Ulaşım
haritaları ile topoğrafik, jeolojik, morfolojik haritalar bu türdendir.
Büyük ölçekli haritaların genel özellikleri şunlardır:
– Paydası küçüktür.
– Dar alanları gösterir.
– Ayrıntıyı gösterme gücü fazladır.
– Küçültme oranı azdır.
– Aynı alanı gösteren küçük ölçekli haritalara göre düzlemde daha fazla yer kaplarlar.
– İzohipsler arası yükselti farkı azdır.
– Bozulma oranı azdır.
2. Orta Ölçekli Haritalar
Ölçeği 1/200.000 ile 1/500.000 arasında olan haritalardır.
3. Küçük Ölçekli Haritalar
Ölçeği 1/500.000 den daha küçük olan haritalardır. Bu haritalar Dünya’nın, kıtaların, ülkelerin
tamamını veya bir bölümünü gösterir.
Küçük ölçekli haritaların genel özellikleri şunlardır:
– Paydası büyüktür.
– Geniş alanları gösterir.
– Ayrıntıyı gösterme gücü azdır.
– Küçültme oranı fazladır.
– Aynı alanı gösteren büyük ölçekli haritalara göre düzlem üzerinde daha az yer
kaplarlar.Küçültme
– İzohipsler arası yükselti farkı fazladır.
– Bozulma oranı fazladır.
HARİTA PROBLEMLERİ
1. Uzunluk Problemleri
Kısaltmalar;
G.U. = Gerçek Uzunluk
H.U. = Haritadaki Uzunluk
Ölç. P. = Ölçeğin Paydası
a. Gerçek Uzunluk: Harita uzunluğu ile ölçek verilerek gerçek uzunluk sorulduğunda
aşağıdaki formül kullanılır.
b. Harita Uzunluğu: Gerçek uzunluk ile ölçek verilerek harita uzunluğu sorulduğunda
aşağıdaki formül kullanılır.
c. Ölçek: Gerçek uzunluk ile harita uzunluğu verilerek ölçek sorulduğunda aşağıdaki formül
kullanılır.
2. Alan Problemleri
Kısaltmalar;
G.A. = Gerçek Alan
H.A. = Haritadaki Alan
Ölç. P2
= Ölçeğin Paydasının Karesi
a. Gerçek Alan: Haritadaki alan ve ölçek verilerek gerçek alan sorulduğunda aşağıdaki formül
kullanılır.
G.A = H.A x Ölç.P2
b. Harita Alanı: Gerçek alan ve ölçek verilerek haritadaki alan sorulduğunda aşağıdaki formül
kullanılır.
c. Ölçek: Gerçek alan ile harita alanı verilerek ölçek sorulduğunda aşağıdaki formül kullanılır.
HARİTALARDA YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİ GÖSTERME YÖNTEMLERİ
1. Renklendirme Yöntemi
Fiziki haritalarda yeryüzü şekillerini daha belirgin gösterebilmek için yükselti basamakları
renklerle ifade edilir. Renklendirme işlemi, aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi olur:
Fiziki haritalarda beyaz renkler buzulları ya da kalıcı karları gösterirler. Göl, deniz ve
okyanuslar ise mavi renkle gösterilmektedir. Mavinin tonu koyulaştıkça derinliğin arttığı
anlaşılır. Renklendirme yöntemi, günümüzde en çok kullanılan yöntemlerdendir.
2. Gölgelendirme Yöntemi
Yerşekillerinin bir yönden ışıkla aydınlatıldığı düşünülür. Buna göre, ışık alan yerler açık,
gölgede kalan yerler koyu renkte boyanır. Haritacılıkta daha çok yardımcı bir yöntem olarak
kullanılır.
3. Tarama Yöntemi
Eğim ile orantılı olarak kalınlıkları artan çizgilerle yerşekilleri gösterilir.
Tarama yönteminde, eğim fazla ise çizgiler kalın, kısa ve sık olur. Eğim az ise çizgiler ince,
uzun ve seyrek olur. Düz alanlar ise taranmayarak boş bırakılır. Fazla kullanılmayan bir
yöntemdir.
4. Kabartma Yöntemi
Yeryüzü şekillerinin belirli bir ölçek dahilinde küçültülerek oluşturulan maketleridir. Bu yöntem,
yerşekillerinin gerçeğe en uygun olarak gösterilmesini sağlar. Ancak, kabartma haritaların
yapılışı ve taşınması zor olduğundan kullanım alanı dardır.
5. İzohips (Eş yükselti) Yöntemi
Deniz seviyesinden itibaren aynı yükseklikteki noktaların birleştirilmesiyle elde edilen eğrilere
izohips eğrileri denir.
Herhangi bir arazi resmi
İzohips haritası
İzohipslerin özellikleri şunlardır:
• İç içe kapalı eğrilerdir.
• Sıfır (0) m izohipsi deniz seviyesinden başlar. Kara ile denizin birleştiği deniz kıyısını
düz bir çizgi halinde takip eder. Buna kıyı çizgisi adı verilir.
• İzohips eğrileri dağ doruklarında nokta halini alır. Buralar zirve olarak tanımlanır.
• İzohipsler yeryüzü şekillerinin kuşbakışı görünümünü belirler.
• En geniş izohips halkası en alçak yeri, en dar izohips halkası ise en yüksek yeri gösterir.
• İki izohips eğrisi birbirini kesmez.
• Birbirini çevrelemeyen komşu iki izohipsin yükseltileri aynıdır.
• İzohipslerin sıklaştığı yerler eğimin arttığını, seyrekleştiği yerler ise eğimin azaldığını
gösterir.
• Çukurluklar, derinlik istikametinde ok işareti konularak gösterilir. (Krater, polye, obruk
gibi)
• Her izohips eğrisi kendisinden daha yüksek bir izohipsi çevreler. Ancak çukur yerlerde
bunun tersi geçerlidir.
• İki izohips eğrisi arasındaki yükselti farkına eküidistans (izohips aralığı) denir.
• İzohipslerin sık geçtiği deniz kıyılarında kıta sahanlığı (şelfi) dar, seyrek geçtiği
kıyılarda kıta sahanlığı geniştir. Başka bir ifade ile, alçak kıyılarda deniz sığ, yüksek
kıyılarda deniz derindir.
• Deniz seviyesine göre aynı derinlikteki noktaların birleşmesi ile elde edilen çizgilere
izobat (eş derinlik) eğrileri denir. Kıyı çizgisi, izohips ile izobat eğrilerinin başlangıç
çizgisidir.
İZOHİPS HARİTALARINDA BAZI YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GÖSTERİLMESİ
1. Boyun
Tepe ve sırtlar arasında nispeten alçakta kalan düzlüklerdir.
2. Vadi
İzohipslerin zirveye doğru “ Ù ” şeklinde girinti yaptıkları yerlerdir. Vadi yamacının eğimine göre
“ Ù ” şeklindeki girintinin biçimi de değişir. “ Ù ” nin açık ağzı suyun akış yönünü, kapalı kısmı
kaynak yönünü gösterir.
3. Sırt
İki yamacın birleştiği, su bölümü çizgisinin geçtiği sınırdır.
4. Çanak (Kapalı Çukur)
Çevresine göre yükseltisi az olan sahalardır. Çanakların kolaylıkla tanınabilmesi için, eğim
yönünde merkezi gösteren bir ok işareti konur.
5. Kıyı Çizgisi
Deniz seviyesini gösteren sıfır metre eğrisidir.
6. Delta
Akarsuların denize döküldükleri yerlerde denize doğru uzanan, üçgen şeklindeki çıkıntılardır.
HARİTALARDAN YARARLANMA
1. İzohips haritalarından profil çıkarma
Yeryüzü şekillerinin yandan görünüşüne (kesitine) profil denir. Profil şu şekilde çıkarılır:
• Profili çıkarılacak olan noktaların arasına bir doğru çizilir.
• Bu doğrunun kestiği izohipslerin yükselti değerleri, alt kısma çizilecek yükselti ölçeği ile
kesiştirilir.
• Kesişen noktalar birleştirildiğinde profil çıkarılmış olur.
Şu üç özellik kontrol edilerek profil bulunabilir.
a)Tepe sayısı b) Eğim c) Yükselti
2. İzobat haritalarından profil çıkarma
İzobat haritalarından profil çıkarma işleminde, aynen izohips haritalarından profil çıkarılırken
izlenen yollar uygulanır.
3.Yükselti Bulma
İki izohips arasındaki yükselti farkı dikkate alınarak, yükseltisi bilinen yerden başlamak üzere
izohipsleri sayarak, istenilen noktanın yükseltisi bulunabilir. İzohips aralığı sayısının, iki izohips
arası yükselti farkına çarpımı, toplam yükseltiyi verir.
4. Yön bulma
Haritalar genellikle kuzey – güney istikametinde çizilirler. Bundan yararlanarak yön tayin
edilebilir.
Ayrıca paralel ve meridyenlerden de yararlanılabilir. Bunun yanında harita üzerindeki yön
okları da bize bu konuda bilgi verir.
5. Eğim bulma
Haritalardan yararlanarak, herhangi bir arazinin eğimi ölçülebilir. Herhangi iki noktanın yükselti
farkının, yine aynı iki nokta arasındaki yatay mesafeye oranına eğim denir.
• Yatay mesafe arttıkça, eğim azalır,
• Yatay mesafe azaldıkça, eğim artar.
İKLİM
Geniş bir sahada, uzun yıllar boyunca (40 – 50 yıl) devam eden, atmosfer olaylarının
ortalamasına iklim denir.
HAVA DURUMU
Dar bir sahada, kısa süre içerisinde görülen atmosfer olaylarına hava durumu denir.
KLiMATOLOJİ
Geniş sahalarda, uzun yıllar devam eden atmosfer olaylarının ortalamalarını tespit
ederek, iklim bölgelerini ve karakterlerini inceleyen bilim dalına klimatoloji denir.
METEOROLOJİ
Dar sahalarda, kısa süreli atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalına meteoroloji denir.
ATMOSFER ve ÖZELLİKLERi
Dünya’yı +gazlardan meydana gelen bir geosfer (tabaka) kuşatır. Buna atmosfer denir.
Atmosferin Katları
Atmosfer, yerçekimi etkisiyle iç içe kürelerden meydana gelmiştir. Bunların yoğunlukları
ve bileşimleri birbirinden farklıdır.
Troposfer: Atmosferin en alt tabakasıdır. Ekvator üzerindeki kalınlığı 16 – 17 km, 45°
enlemlerinde 12 km, kutuplardaki kalınlığı ise 9 – 10 km dir. Bunun nedeni, Ekvator’daki
hava kütlelerinin ısınarak yükselmesi, kutuplarda ise soğuyan havanın ağırlaşarak
alçalmasıdır. iklim olayları troposferin 3 – 4 km lik kısmında meydana gelir. Çünkü, iklim
olaylarında çok etkili olan su buharı troposferin 3 – 4 km lik kısmında bulunur. Troposfer
daha çok yerden yansıyan ışınlarla ısınır.
Atmosferdeki gazların % 75’i troposfer katında bulunmaktadır.
Stratosfer: Troposferden itibaren 17 – 30 km ler arasında bulunur. Bu tabakada su
buharı olmadığı için, iklim olayı görülmez. Stratosferde sıcaklık değişimi yok gibidir.
Sıcaklık –45°C civarındadır. Stratosferde yerçekimi çok azaldığı için cisimler gerçek
ağırlıklarını kaybederler. Üst kısımlarında ozon gazı bulunur.
Şemosfer: Stratosferden sonra 30 – 90 km ler arasında bulunur. iki kısımdan oluşur.
a. Ozonosfer: içerisinde bulundurduğu ozon gazından dolayı bu ismi almıştır. Güneş’ten
gelen ve canlı yaşamı için zararlı olan ışınları (Ultraviyole ışınları gibi) tutar. Bundan
dolayı canlıların koruyucu katıdır. Dünya’nın aşırı ısınıp, soğumasını önler.
b. Kemosfer: Bu katmana kemosfer denilmesinin nedeni, içerisinde bazı kimyasal
olayların meydana gelmesidir. Az miktarda zararlı ışınların tutulması burada da görülür.
İyonosfer: Şemosferden sonra 90 – 300 km’ler arasında bulunur. Bu tabakadaki gazlar
ultraviyole ışınlarının etkisi ile iyonlara ayrılmıştır. iyonlaşma sırasında açığa çıkan enerji
ile sıcaklığı yükselmiştir.
(250 °C) iyonlar arasında elektron alışverişi son derece fazladır. Bundan dolayı
haberleşme sinyalleri, radyo dalgaları bu tabakadan yansır.
Eksosfer: Atmosferin en üst ve en dış sınırını oluşturur. Eksosferde bazı gaz molekülleri
yerçekimi etkisinden kurtularak uzaya kaçar. Bu nedenle dış sınırı kesin olarak tespit
edilememekte, 10.000 km ye kadar çıktığı sanılmaktadır.
Atmosferin Faydaları
• İklim olayları meydana gelir.
• Canlı yaşamı için gerekli gazları ihtiva eder.
• Güneş’ten gelen zararlı ışınları tutar.
• Dünya’nın aşırı ısınmasını ve soğumasını engeller.
• Dünya ile birlikte dönerek sürtünmeden doğacak yanmayı engeller.
• Uzaydan gelen meteorların parçalanmasına neden olur.
• Güneş ışınlarının dağılmasını sağlayarak, gölgede kalan kısımların da
aydınlanmasını sağlar. Bir başka ifade ile gölgelerin tam karanlık olmasını önler.
• Işığı, sesi, sıcaklığı geçirir ve iletilmesini sağlar.
• Hava akımları sayesinde gündüz olan kesimlerin aşırı sıcak, gece olan kesimlerin
de aşırı soğuk olmasını engeller.
İKLİM ELEMANLARI
A. SICAKLIK
Yeryüzündeki sıcaklığın kaynağı Güneş’tir. Yeryüzünün Güneş’ten aldığı ısı miktarına
sıcaklık denir. Termometre ile ölçülür. Sıcaklığın birimi santigrat derece (°C) dir.
Atmosfere gelen enerji % 100 kabul edilirse;
• Enerjinin % 25’i bulutların ve atmosferin etkisi ile uzaya doğru yansır.
• % 25’i atmosferde dağılarak gölge yerlerin aydınlatılmasını ve gök yüzünün mavi
görünmesini sağlar.
• % 15’i atmosfer tarafından emilerek atmosferin ısınmasını sağlar.
• % 35’i yeryüzüne ulaşır. Bu enerjinin % 27’si yeri ısıtır. % 8’i ise yeryüzüne
çarptıktan sonra tekrar uzaya yansır.
SICAKLIK DAĞILIŞINI ETKiLEYEN FAKTÖRLER
(SICAKLIK ETMENLERi)
1. Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısı
Yeryüzünde sıcaklık dağılışını etkileyen en önemli faktördür. Güneş ışınları bir yere ne
kadar dik düşerse, orası o kadar fazla ısınır. Düşme açısı küçüldükçe ısınma azalır.
Düşme açısını belirleyen etkenler şunlardır:
a. Dünya’nın şekli ve enlem: Dünya’nın şekline bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara
doğru gidildikçe güneş ışınlarının yere düşme açıları küçülür. Bunun sonucunda da
Ekvator’dan kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır.
b. Yaşanan Mevsim: Dünya’nın eksen eğikliği ve yıllık hareketine bağlı olarak güneş
ışınlarının düşme açısı yıl boyunca değişir.
Buna göre, Kuzey Yarım Küre, yaz mevsiminde güneş ışınlarını daha dik, kışın daha
eğik alır.
c. Günün Saati: Dünya’nın günlük hareketine bağlı olarak, güneş ışınlarının bir noktaya
geliş açısı gün boyunca değişme gösterir. Güneş ışınları sabah ve akşam eğik açıyla,
öğle vakti ise gelebileceği en dik açı ile gelir.
d. Bakı ve eğim: Güneş ışınlarının düşme açısı, yerşekillerinin Güneş’e bakma
durumuna göre (Bakıya göre) ve yerşekillerinin eğimine göre değişir.
2. Güneş ışınlarının atmosferde katettiği yol
Güneş ışınlarının atmosferde aldığı yol uzadıkça enerji kaybı o oranda artar. Dik açı ile
gelen ışınlar daha kısa bir yoldan yeryüzüne ulaşır ve daha az kayba uğrar. (Ekvator
çevresi gibi)
Dar açı ile gelen ışınlar ise, daha uzun bir yoldan yeryüzüne ulaşır ve daha fazla kayba
uğrar. (Kutup çevreleri gibi)
3. Güneşlenme Süresi
Güneşlenme süresi arttıkça sıcaklık artar. Yaz aylarında güneşlenme süresi fazla
olduğundan sıcaklık değerleri yüksektir. Yine gün içinde en yüksek sıcaklıkların tam öğle
vakti değil, öğleden birkaç saat sonra olması güneşlenme süresi ile ilgilidir. Geceleri ise,
Güneş’ten enerji alınmadığı için soğuma görülür. Bu nedenle günün en soğuk anı, sabah
Güneş doğmadan önceki andır.
4. Yükselti
Troposfer katında, yerden yükseldikçe sıcaklık değerleri her 100 m. de 0,5 °C azalırken,
alçaldıkça her 100 m. de 0,5 °C artar.
5. Kara ve Denizlerin Dağılışı
Aynı miktarda güneş enerjisi alan karalar ve denizler aynı derecede ısınmazlar. Karalar
denizlere oranla daha fazla ve çabuk ısınırken, denizler daha az ve geç ısınırlar. Yine
karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk soğurken, denizler daha az ve geç soğurlar.
6. Nem Miktarı
Nem, bir yerin fazla ısınması ve soğumasını önler. Sıcaklık farkını azaltır. Güneş
ışınlarının dik ve dike yakın geldiği Ekvator çevresi Dünya’nın en sıcak yerleri olması
gerekirken, nemin fazlalığından dolayı olmamıştır. Dünya’nın en sıcak yerleri ise
Dönenceler civarı (Tropikal çöller) olmuştur.
Kış mevsiminde, havanın bulutlu olduğu günlerde, ısı kaybı azaldığından sıcaklık
değerleri yüksektir. Havanın bulutsuz olduğu günlerde ise, ısı kaybı daha fazla
olduğundan sıcaklık değerleri düşüktür. Kuru ve ayaz bir hava yaşanır.
7. Okyanus Akıntıları
Okyanus akıntıları, hem denizler hem de karalar üzerinde havanın sıcaklığını etkilerler.
Bu akıntılar sıcaklığın Ekvator’dan kutuplara doğru düzenli olarak azalmasını engeller.
Ekvator yönünden gelen Gulf – Stream, Brezilya, Kuroşivo ve Alaska gibi akıntılar
sıcaklığı yükseltir. Buna karşılık, kutup yönünden gelen Labrador, Kanarya, Oyaşivo,
Benguela ve Kaliforniya gibi akıntılar sıcaklığı düşürür.
8. Rüzgârlar
Kuzey Yarım Küre’de güneyden, Güney Yarım Küre’de de kuzeyden esen rüzgârlar,
Ekvator yönünden geldikleri için sıcaklığı artırır. Kutup yönünden gelen rüzgârlar ise,
sıcaklığı düşürürler. Bu durum enlem – sıcaklık ilişkisine örnektir.
Denizden karaya doğru esen rüzgârlar kışın ılıtıcı, yazın ise serinletici etki yapar.
Karadan denize doğru esen rüzgârlar ise, kışın sıcaklığı düşürücü, yazın ise sıcaklığı
yükseltici etki yapar.
9. Bitki Örtüsü
Bitki örtüsü, güneş ışınlarının bir kısmını emerek gündüz yerin fazla ısınmasını önler.
Gece ise, yerden ışıyan sıcaklığın bir bölümünü tutarak fazla soğumayı engeller. Bunun
sonucunda, bitki örtüsünün gür olduğu alanlar ile seyrek olduğu alanlar arasında,
sıcaklığın dağılışı açısından önemli farklar ortaya çıkar.
SICAKLIĞIN YERYÜZÜNDEKİ DAĞILIŞI
Sıcaklığın yeryüzüne dağılışı izoterm adı verilen eş sıcaklık eğrileri ile gösterilir. Sıcaklık
haritalarına ise izoterm haritaları denir. izoterm haritaları günlük, aylık ve yıllık olabilir.
Bu haritaların bir kısmı gerçek sıcaklıkları gösterir. Bunlara gerçek izoterm haritaları
denir. Bu haritalarda yükseltinin etkisi hesaba katılır. Bir de, yükselti değerleri her yerde
sıfır metre kabul edilerek, sıcaklık değerlerinin buna göre düzenlenip çizildiği haritalar
vardır. Bu haritalara da indirgenmiş izoterm haritaları denir. Her yerin gerçek
sıcaklığına, yükseltiden dolayı kaybettiği sıcaklığın eklenmesiyle indirgenmiş sıcaklık
bulunur.
Örneğin, 1000 m. yükseklikteki bir yerin gerçek sıcaklığı 16°C ise, buranın indirgenmiş
sıcaklığı;
Dünya Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı
• Yeryüzünde üç farklı sıcaklık kuşağı oluşmuştur.
• Genel olarak (Dünya’nın şekli sonucu) Ekvator’dan kutuplara gidildikçe sıcaklık
azalır. Ancak en yüksek sıcaklıklara dönenceler çevresinde rastlanmaktadır.
• Kuzey Yarım Küre, Güney Yarım Küre’den daha sıcaktır. Çünkü, Kuzey Yarım
Küre’de karalar, Güney Yarım Küre’de denizler daha fazla yer kaplar.
• Kuzey Yarım Küre’de, yüksek enlemlerdeki karaların batı kıyıları, doğu kıyılarına
göre daha sıcaktır. Sebebi, sıcak okyanus akıntılarıdır. (Gulf – Stream, Alaska,
vb.)
• Kuzey Yarım Küre’deki sıcaklık farkları Güney Yarım Küre’den daha fazladır.
Sebebi, kara – deniz dağılışıdır.
Dünya Ocak Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı
• Ocak ayında, Kuzey Yarım Küre’de kış mevsimi yaşanır.
• Bu ayda Dünya’nın en soğuk yerleri Sibirya, Kanada ve Grönland’ın kuzey
bölgeleridir.
• Bu ayda Dünya’nın en sıcak yerleri, Oğlak Dönencesi üzerindeki kara içleridir.
Dünya Temmuz Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı
Temmuz ayında, Kuzey Yarım Küre’de yaz mevsimi yaşanır.
• Bu ayda, Dünya’nın en sıcak yerleri Büyük Sahra, Arabistan Yarımadası’nın iç
kısımları, iran, Orta Asya, Meksika, Amerika’nın orta kesimleri ve Arizona
çevresidir.
• Bu ayda Dünya’nın en soğuk yerleri Antarktika Kıtası’ndadır.
B. BASINÇ ve RÜZGÂRLAR
BASINÇ
Atmosferi oluşturan gazların yeryüzüne yaptığı etkiye basınç denir. Basınç barometre
ile ölçülür. Basıncın değeri milibar (mb) denilen birimle belirtilir. Aynı basınca sahip olan
noktaların birleştirilmesiyle oluşturulan iç içe kapalı eğrilere ise izobar adı verilmektedir.
Atmosfer basıncını etkileyen faktörler şunlardır:
1. Yerçekimi
Yerçekiminin etkisiyle gazlar Dünya’yı çepeçevre kuşatmıştır. Yükseklere doğru
çıkıldıkça ve alçak enlemlere doğru geldikçe yerçekimi azalır. Buna bağlı olarak basınç
da azalır.
Yerçekimi ile basınç arasında doğru orantı vardır. Yerçekimi arttıkça basınç artar,
yerçekimi azaldıkça basınç azalır.
2. Yükselti
Yükseldikçe basınç azalır. Bunun nedeni, yükseklere doğru çıkıldıkça Atmosfer’i
oluşturan gazların yoğunluklarının yerçekimi etkisiyle azalmasıdır. Basınç ile yükselti
arasında ters orantı vardır.
3. Termik Etkenler (Sıcaklık)
Sıcaklığın artmasıyla hava genişler, hafifler ve yükselir. Yükselen havanın yere yaptığı
basıncın azalmasıyla, alçak basınç alanları doğar.
Sıcaklığın azalmasıyla soğuyan havanın hacmi daralır, ağırlaşır ve alçalır. Alçalan
havanın yere yaptığı basıncın artmasıyla yüksek basınç alanları doğar.
Bu şekilde, ısınma ve soğumaya bağlı olarak oluşan basınç merkezlerine termik basınç
merkezleri denir. Örneğin, Ekvator çevresi sürekli sıcak olduğundan, burada termik
alçak basınçlar oluşmuştur. Kutuplar civarı ise, sürekli soğuk olduğundan burada da
termik yüksek basınçlar oluşmuştur. Sıcaklık ile basınç arasında ters orantı vardır.
4. Dinamik Etkenler
Hava kütlelerinin alçalarak yığılması veya yükselerek seyrekleşmesi sonucunda ortaya
çıkar.
Örneğin, troposferin üst kısımlarında, Ekvator’dan kutuplara doğru esen Ters (üst) Alize
rüzgârları Dünya’nın dönme hareketinin etkisiyle 30° enlemleri civarında alçalarak
yüksek basınç alanlarını oluştururlar.
Bununla birlikte, Batı ve Kutup rüzgârları da 60° enlemleri civarında karşılaşınca
yükselirler ve burada alçak basınç alanlarını oluştururlar.
işte, bu şekildeki hava hareketlerine bağlı olarak oluşan basınç merkezlerine de dinamik
basınç merkezleri denir.
Atmosfer basıncı, yere yaptığı basınç derecesine göre üçe ayrılır.
Normal Basınç: 45° enlemlerinde, deniz seviyesinde, 0°C sıcaklıkta, 760 mm
yüksekliğindeki cıvanın yaptığı basınca eşit olan atmosfer basıncına normal basınç
denir. Bu basınç 1013 milibardır.
Yüksek Basınç (Antisiklon): 1013 milibardan daha yüksek olan basınçlara yüksek
basınç denir. Yüksek basıncın görüldüğü yerlerde alçalıcı hava hareketleri vardır.
Alçak Basınç (Siklon): 1013 milibardan daha az olan basınçlara alçak basınç denir.
Alçak basıncın görüldüğü yerlerde yükselici hava hareketleri vardır.
YERYÜZÜNDEKİ SÜREKLİ BASINÇ ALANLARI
1. Termik Kökenli Basınç Alanları
• Ekvatoral Alçak Basınç Alanı (Tropikal Siklon)
Ekvatoral bölge üzerinde bütün Dünya’yı kuşatan sürekli bir alçak basınç alanı uzanır.
Bunun nedeni buraların devamlı ısınmasıdır. Bu basınç kuşağı kışın güneye, yazın da
kuzeye doğru genişler.
• Kutuplar Yüksek Basınç Alanı (Polar Antisiklon)
Kutuplar yıl boyunca soğuk olduklarından, buralarda sürekli bir yüksek basınç alanı
oluşmuştur. Bu basınç alanı kışın genişler, yazın da daralır.
2. Dinamik Kökenli Basınç Alanları
• Ekvator Üstü Yüksek Basınç Alanı (Subtropikal Antisiklon)
Ekvatoral bölgede, ısınarak yükselen hava kütleleri üst alizeler halinde kutuplara doğru
eserken, gerek Dünya’nın ekseni etrafında dönmesinden, gerekseyerçekimi ve
soğumadan dolayı 30° enlemleri civarında alçalır. Sonuçta, bu enlemlerde yüksek basınç
alanı oluşur.
• Kutup Altı Alçak Basınç Alanı (Subpolar Siklon)
Batı ve Kutup rüzgârları, 60° enlemleri civarında karşılaştıktan sonra yükselirler. Sonuçta
bu enlemlerde alçak basınç alanı oluşur.
RÜZGÂRLAR
Yüksek basınç (antisiklon) alanlarından alçak basınç (siklon) alanlarına doğru olan yatay
hava akımlarına rüzgâr denir. Rüzgârın yönü, coğrafi yönlerle ifade edilir. Rüzgâr hızı
anemometre adı verilen aletle ölçülür.
Rüzgârın hızını etkileyen faktörler
a. Basınç farkı: Rüzgârın hızı basınç farkıyla doğru orantılıdır.
Basınç farkı çok ise rüzgâr hızlı, basınç farkı az ise rüzgâr yavaş eser. iki bölge
arasındaki basınç farkının sona ermesi ile rüzgâr etkinliği kaybeder.
b. Basınç merkezleri arasındaki uzaklık: Aynı basınç farklarına sahip, birbirinden farklı
uzaklıktaki noktalar arasında rüzgârların hızı farklıdır. Birbirine yakın olan noktalar
arasında, izobar yüzeylerinin eğimi fazladır ve rüzgâr hızlı eser. Birbirine uzak olan
noktalar arasında ise, izobar yüzeylerinin eğimi azdır ve rüzgâr yavaş eser.
c. Dünya’nın Dönmesi: Dünya’nın dönüşüne bağlı olarak rüzgârlar, düz çizgiler yerine
saparak hareket ederler. Bu sapmalar ise onlara hız kaybettirir.
d. Sürtünme: Engebeli arazilerde rüzgârlar çok fazla engellerle karşılaştığı için hızları
azalır. Bundan dolayı, rüzgârların hızı, sürtünmenin azaldığı düz ve açık alanlarda
fazladır.
Rüzgârın yönünü etkileyen faktörler
a. Basınç merkezlerinin konumu: Rüzgârın yönünü belirleyen, öncelikle basınç
merkezlerinin konumudur. Basınç merkezleri yer değiştirdikçe rüzgârın yönü de değişir.
b. Yeryüzü şekilleri: Rüzgârlar basınç merkezleri arasında hareket ederken, yeryüzü
şekillerine çarparak yön değiştirirler.
Bir bölgede rüzgârın yıl içerisinde en fazla estiği yöne hakim rüzgâr yönü denir. Hakim
rüzgâr yönü yerşekillerine göre ortaya çıkar.
Yukarıdaki grafiğe, rüzgâr gülü diyagramı adı verilir. Bu grafikte A merkezine,
rüzgârların büyük bir çoğunlukla kuzeydoğu ve güneybatı yönlerinden estiği dikkate
alınırsa, bu yerleşim yerinin kuzeydoğu-güneybatı uzantılı bir vadide yer aldığı
söylenebilir.
c. Dünya’nın Dönmesi: Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesi sonucunda, rüzgârlar
basınç merkezleri arasındaki en kısa yolu izleyemezler. Rüzgârlar, Kuzey Yarım Küre’de
hareket yönünün sağına, Güney Yarım Küre’de ise hareket yönünün soluna saparlar.
Yüksek basınç alanlarında rüzgârlar, merkezden çevreye doğru hareket ederler.
Alçak basınç alanlarında ise rüzgârlar, çevreden merkeze doğru hareket ederler.
RÜZGÂR ÇEŞİTLERİ
1. Sürekli (Yıllık) Rüzgârlar
a. Alize Rüzgârları: 30° Kuzey ve 30° Güney enlemlerindeki dinamik yüksek basınç
alanlarından, Ekvator’daki termik alçak basınç alanına doğru esen rüzgârlardır.
Özellikleri
• Başlangıçta sıcak ve kurudurlar. Ancak, denizler üzerinden geçerken nem
kazanırlar.
• Tropikal kuşaktaki karaların doğu kıyılarına bol yağış bırakırlar. Bu nedenle Doğu
rüzgârları da denir.
• Sürekli olmaları ve yönlerinin belli olması nedeniyle, yelkenli gemiler döneminde
bu rüzgârlardan faydanılmıştır. Bu nedenle bu rüzgârlara ticaret rüzgârları (trade
winds) da denilmiştir.
• Ekvatoral bölgede karşılaşan Alizeler, 3 – 4 km kadar yükselerek kutuplara doğru
hareket ederler. Bunlara da ters alize (üst alize) adı verilir. Ters alizeler,
dönenceler üzerinde alçalarak tropikal çöllerin oluşmasına neden olurlar.
• Sıcak okyanus akıntılarının oluşumuna neden olurlar.
b. Batı Rüzgârları: 30° enlemlerindeki dinamik yüksek basınç alanlarından, 60°
enlemlerindeki dinamik alçak basınç alanlarına doğru esen rüzgârlardır.
Özellikleri
• Başlangıçta sıcak ve kurudurlar. Ancak, denizler üzerinden geçerken nem
kazanırlar.
• Orta kuşaktaki karaların batı kıyılarına bol yağış bırakırlar.
• 60° enlemleri civarında Kutup rüzgârları ile karşılaşarak cephe yağışlarına yol
açarlar.
c. Kutup Rüzgârları: Kutuplardaki termik yüksek basınçlardan, 60° enlemlerindeki
dinamik alçak basınç alanlarına doğru esen rüzgârlardır.
Özellikleri
• Soğuk ve kuru oldukları için, etkili oldukları alanlarda sıcaklığı azaltarak kar
yağışlarına neden olurlar.
• 60° enlemleri civarında Batı rüzgârları ile karşılaşarak cephe yağışlarına yol
açarlar.
• Soğuk okyanus akıntılarının oluşumuna neden olurlar.
2. Devirli Rüzgârlar (Musonlar)
a. Yaz Musonu: Yaz mevsiminde karalar denizlere göre daha fazla ısınır. Bu nedenle
buralarda alçak basınç alanları oluşur.
Aynı mevsimde deniz ve okyanuslar daha serin oldukları için, yüksek basınç alanı
durumundadırlar. Bunun sonucunda, deniz ve okyanuslardan kara içlerine doğru büyük
bir hava akımı olur. Bu rüzgârlara yaz musonu denir.
Yaz musonları deniz ve okyanuslardan kaynaklandıkları için bol nem taşırlar. Bundan
dolayı etkili oldukları yerlere bol yağış bırakırlar.
b. Kış Musonu: Kış mevsiminde karalar, denizlere oranla daha fazla soğuyarak yüksek
basınç alanı oluştururlar. Aynı mevsimde denizler ve okyanuslar üzerinde alçak basınç
alanı vardır. Bunun sonucunda, karaların iç kesimlerinden deniz ve okyanuslara doğru
büyük bir hava akımı olur. Bu rüzgârlara kış musonu denir.
Kış musonları kara kaynaklı oldukları için soğuk ve kurudurlar. Bu nedenle başlangıçta
yağış getirmezler. Ancak, denizler üzerinden geçtikten sonra bir karaya varırlarsa yamaç
yağışlarına yol açarlar.
3. Yerel Rüzgârlar
a. Meltem Rüzgârları: Gün boyunca oluşan sıcaklık ve basınç farkları sonucu meydana
gelirler.
• Deniz ve Kara Meltemleri
Gündüz, karalar daha çok ısınacağı için alçak basınç alanı, denizler ise yüksek basınç
alanıdır.
Bunun sonucunda denizden karaya doğru rüzgâr eser. Bu rüzgâra deniz meltemi denir.
Gece ise, karalar daha fazla soğuyarak yüksek basınç alanı durumuna geçerler. Denizler
daha sıcaktır ve basınç azdır. Bunun sonucunda da, karadan denize doğru rüzgâr eser.
Bu rüzgâra kara meltemi denir.
• Vadi ve Dağ Meltemleri
Gündüz, dağ dorukları vadilerden daha erken ısınır ve alçak basınç oluşur. Vadiler ise,
daha serindir ve yüksek basınç alanıdır. Bunun sonucunda, vadi tabanlarından dağ
yamacına ve doruklarına doğru rüzgâr eser. Bu rüzgâra vadi meltemi denir.
Geceleri ise, dağ yamaçlarında ve yüksek plâtolarda hızla soğuyan hava yüksek basınç
alanı oluşturur. Alçak ovalar ve vadiler ise, nem oranının daha fazla olması nedeniyle
sıcaktır ve alçak basınçlar görülür. Bunun sonucunda da, dağ yamaçlarından alçak ova
ve vadilere doğru rüzgâr eser. Bu rüzgâra dağ meltemi denir.
b. Sıcak Yerel Rüzgârlar
• Föhn (Fön)
Hava kütleleri dağ zirvesine doğru çıkarken, sıcaklığı yaklaşık her 100 m. de 0,5 °C
azalır. Belli bir yükseltiden sonra bünyesindeki nemi yağış olarak bırakır. Dağın arka
yamacına geçtiğinde kuru özelliktedir ve yamaca sürtünerek alçalır. Sürtünmenin
etkisiyle sıcaklığı her 100 m. de 1°C artar. Dağ zirvelerinden aşağıya doğru sıcak ve kuru
olarak esen bu rüzgârlara föhn rüzgârı denir.
Föhn rüzgârı, İsviçre’de Alpler’in kuzey yamaçlarında görüldüğünden bu ismi almıştır.
Föhn rüzgârı Türkiye’de, Toroslar ve Kuzey Anadolu Dağları’nın denize bakan
yamaçlarında kışın ve ilkbaharda görülür.
• Sirokko
Kuzey Afrika’da, Büyük Sahra Çölü’nden sıcak ve kuru olarak Akdeniz’e doğru esen
rüzgârdır. Fas, Tunus ve Cezayir’de etkisi belirgindir. Akdeniz’i geçerken nem kazanır.
İspanya, Fransa ve İtalya’nın güney kıyılarına yağış bırakır.
• Hamsin
Sudan’dan gelen ve Mısır’dan Akdeniz’e doğru esen rüzgârdır. Sıcak, kuru ve boğucu bir
rüzgârdır.
c. Soğuk Yerel Rüzgârlar
• Bora
Dalmaçya kıyılarında, Dinar Alpleri’nden Adriya Denizi’ne doğru esen soğuk ve kuru
rüzgârdır. Hızı fazladır.
• Mistral
Fransa’nın Rhone vadisini izleyerek Akdeniz’e doğru esen soğuk ve kuru rüzgârdır.
• Krivetz (Kriviç)
Romanya’da, Aşağı Tuna Ovası’na doğru esen soğuk ve kuru rüzgârdır. Bükreş’te
krivetz etkili olduğunda sıcaklık 10 – 15°C düşer.
d. Tropikal Rüzgârlar
Sıcak kuşakta, ani basınç farklarından kaynaklanan ve hızları saatte 100 – 150 km.ye
kadar çıkabilen rüzgârlardır. Daha çok okyanuslar üzerinde oluşurlar. Belirli yollar
izleyerek karaların üzerine de sokulurlar. Sarmal hava hareketleri halinde olduklarından,
genellikle hortumlara sebep olurlar. Çevrelerine büyük zarar verirler. Tropikal rüzgârlara,
Asya denizlerinde ve Avustralya’nın Büyük Okyanus kıyılarında Tayfun (Çince “Büyük
rüzgar” demektir), Meksika Körfezi kıyılarında Hurrican (Hariken), Afrika’nın bazı
kesimlerinde ve Latin Amerika kıyılarında da Tornado (Hortum) adı verilir.
C. NEM ve YAĞIŞLAR
Atmosfer içerisindeki subuharına nem denir. Nem higrometre adı verilen aletle ölçülür.
Havanın nemi gram (gr) olarak ifade edilmektedir.
1. Mutlak Nem: 1m3
hava içerisinde bulunan subuharının gr olarak ağırlığına mutlak
nem denir. Mutlak nem, sıcaklık ve buharlaşmanın fazla olduğu Ekvatoral bölgelerde
çok, soğuk kutup bölgeleri ile yüksek dağlarda azdır.
2. Maksimum Nem: 1m3
havanın belli sıcaklıkta taşıyabileceği en fazla nem miktarına
maksimum nem denir. Maksimum nem sıcaklığa bağlı olarak değişir. Sıcaklık arttıkça
hava genişleyeceğinden taşıyabileceği nem miktarı artar. Sıcaklık azaldıkça hava daralır
ve böylece taşıyabileceği nem miktarı azalır. Sıcaklıkla maksimum nem doğru orantılıdır.
3. Bağıl Nem (Nisbi nem): Mutlak nemin maksimum neme oranı havanın neme doyma
oranını verir. Bu orana bağıl nem denir.
Yüzde (%) olarak ifade edilir.
Bağıl nem ile sıcaklık ters orantılıdır. Sıcaklık düştükçe maksimum nem azalacağından,
bağıl nem yükselir. Sıcaklık değerleri yükseldikçe, maksimum nem artacağından bağıl
nem düşer.
Bağıl nem çöl bölgelerinde ve kara içlerinde az, Ekvatoral bölge gibi yağışlı bölgelerde
ve deniz kıyılarında çoktur.
YOĞUNLAŞMA
Havadaki su buharının, tekrar sıvı ya da katı haldeki suya dönüşmesine yoğunlaşma
denir.
Yoğunlaşmanın meydana gelmesi havanın nem bakımından doyma noktasını aşmasına
bağlıdır. Havadaki bağıl nemin yüzde 100’e ulaştığı noktaya doyma noktası denir.
Doyma noktası aşıldığı takdirde hava su buharının fazlasını taşıyamaz. Fazla olan su
buharı sıvı ya da katı hale dönüşür.
Yoğunlaşma sonucunda çok küçük su taneciklerinin biraraya gelmesiyle bulutlar oluşur.
Bulutlar oluştukları yükseklikler dikkate alınarak üç gruba ayrılır.
Yüksek bulutlar (Sirüs’ler): Saçak, tüy, ya da ince iplikler biçimindeki bulutlardır. Yüksek
bulutlar genelde yağış getirmezler. Bunlar, bir siklonun yaklaştığının ve havanın
bozacağının habercisidirler.
Orta yükseklikteki bulutlar (Kümülüs’ler): Kümeler biçimindeki bulutlardır. Genelde alt
kısımları düz ve siyah olur. Alt kısımlarının düz olmasının nedeni yoğunlaşmanın aynı
seviyeden başlamasıdır. Siyah olmasının nedeni ise iri su taneciklerinden oluşmasıdır.
Bu gruptaki bazı bulutlar yükseklere doğru büyür ve sağanak şeklinde şiddetli yağmurlar
getirir.
Alçak bulutlar (Stratüs’ler): Yer’in üstünde, asılı gri bir tabaka gibi duran koyu renkli
bulutlardır. Genelde yağışlara yol açarlar.
Belirli bir anda gökyüzünün bulutlarla kaplı kısmının tüm gökyüzüne olan oranına
bulutluluk denir. Bulutluluk oranı çeşitli aynalardan oluşan ve nefometre adı verilen bir
aletle ölçülür. Buna göre, gökyüzünün oranı 10 kabul edilerek;
• 0 – 2 oranı Açık havayı
• 2 – 8 oranı Bulutlu havayı
• 8 – 10 oranı Kapalı havayı ifade eder.
Sis, ise yeryüzüne çok yakın oluşmuş ya da yeryüzüne çökmüş bulutlardır. Sıcak ve
nemli bir havanın daha soğuk bir yerle teması sonucu sis oluşur. Sıcak ve soğuk hava
kütlelerinin karşılaşması da sislere yol açar.
YAĞIŞ TÜRLERİ ve ETKİLERİ
Atmosferdeki subuharının yoğunlaşarak sıvı ya da katı biçimde yeryüzüne düşmesine
yağış denir. Başlıca yağış türleri şunlardır:
1. Çiy: Havadaki subuharının soğuk zeminler üzerinde, su tanecikleri şeklinde
yoğunlaşmasıyla oluşur. Özellikle bahar aylarında görülür.
2. Kırağı: Havadaki subuharının soğuk cisimler üzerinde, 0°C den düşük sıcaklıklarda
kristaller şeklinde yoğunlaşmasıyla oluşur. Sonbahar aylarında ya da kış başlarında
görülür.
3. Kırç: Havadaki subuharının çok soğumuş ağaç dalları, tel, saçak, vb. cisimler
üzerinde yoğunlaşarak buz tabakası haline gelmesidir. Kırağıdan ayrılan yönü,
kristallerin üst üste yığılarak buz tabakası haline gelmesidir.
4. Yağmur: Bulutu oluşturan su taneciklerinin büyümesiyle oluşan su damlalarıdır.
Yoğunlaşmanın devam etmesi ile ağırlığı artan su damlaları yağış şeklinde yere düşer.
5. Kar: Su buharının, yükseklerde 0°C nin altında yavaş yavaş yoğunlaşmasıyla oluşan
buz kristalleri yere düşer. Bu tür yağışlara kar denir.
6. Dolu: Hava sıcaklığının birden bire ve büyük ölçüde azalması sonucu yağmur
damlaları donarak buz parçacıkları halinde yere düşer. Bu yağışlara da dolu denir.
YAĞIŞLARIN OLUŞMA BİÇİMLERİ
(OLUŞUM NEDENLERİNE GÖRE YAĞIŞLAR)
1. Yamaç Yağışları (Orografik Yağışlar)
Nemli hava kütlelerinin, yatay yönde hareket ederken dağ yamaçlarına çarparak
yükselmesi ve soğuması sonucu oluşan yağışlardır.
Dünya’da en çok, Güneydoğu Asya’da, Orta kuşaktaki karaların batı kıyılarında ve sıcak
kuşaktaki karaların doğu kıyılarında görülür.
Türkiye’de ise, Toroslar’ın güneybatıya, Karadeniz Dağları ile Yıldız Dağları’nın kuzeye
bakan yamaçlarında fazlaca görülür.
2. Konveksiyonel Yağışlar (Yükselim Yağışları)
Güneşli ve rüzgârsız günlerde ısınan hava yükselerek soğur. Belli bir yükseltiden sonra
nemin yoğunlaşması ile yağış meydana gelir.
Dünya’da en çok, Ekvatoral bölgede rastlanır. Türkiye’de ise, İç Anadolu Bölgesi’nde
İlkbahar’da görülen yağışlar konveksiyonel yağışlardır. Bu yağışlar halk arasında
kırkikindi yağışları olarak bilinir.
3. Cephe Yağışları (Frontal Yağışlar)
Sıcak ve soğuk hava kütlelerinin karşılaşma alanlarında meydana gelen yağışlardır.
Dünya’da en çok, Orta kuşakta ve 60° enlemleri civarında görülür. Türkiye’de, özellikle
kış mevsiminde görülen yağışların çoğu cephesel kökenlidir.
YAĞIŞLARIN YERYÜZÜNE DAĞILIŞI
Genel hava dolaşımı, kara ve deniz dağılışı, yerşekilleri yükselti gibi nedenlerden dolayı
yeryüzünün her tarafı aynı oranda yağış almaz.
Dünya üzerinde;
• En yağışlı bölgeler; Ekvatoral bölge, Muson bölgeleri ve Orta kuşak karalarının
batı kıyılarıdır.
• En kurak bölgeler ise; Orta kuşak karalarının dağlarla çevrili iç kısımları,
dönenceler civarı, çevresine göre, alçakta kalmış yerler ve kutup çevreleridir.
TÜRKİYE’DE İKLİM ELEMANLARI
A. SICAKLIK
1. Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı
• En düşük ortalama sıcaklıklar, Kuzeydoğu Anadolu’da görülür.
• En yüksek ortalama sıcaklıklar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin güneyi ile
Akdeniz kıyılarında görülür.
• En düşük sıcaklık ile en yüksek sıcaklık arasındaki fark 8°C den fazladır.
• Sıcaklık genelde güneyden kuzeye gidildikçe azalmaktadır.
2. Temmuz Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı
• Temmuz ayında, bölgeler arasındaki sıcaklık farkı Ocak ayına oranla daha azdır.
• Temmuz ayında en düşük sıcaklık, Kuzeydoğu Anadolu, Karadeniz kıyıları ve
Marmara’nın kuzeyinde görülür.
• Bu ayda en yüksek sıcaklıklar , Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülür
3.Ocak Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı
• Ocak ayında, bölgeler arasındaki sıcaklık farkı, Temmuz ayına oranla daha
fazladır.
• En düşük sıcaklıklar, Kuzeydoğu Anadolu’da görülür.
• En yüksek sıcaklıklar Akdeniz kıyı kesiminde görülür.
B. BASINÇ ve RÜZGÂRLAR
BASINÇ
Türkiye’yi en çok etkileyen gezici basınç merkezleri şunlardır:
a. Sibirya YB Merkezi: Sibirya üzerinde oluşur. Türkiye’yi kışın etkiler. Soğuk ve kar
getirir. 60° enlemleri çevresinde oluşmasına rağmen, soğumadan dolayı termik
kökenlidir.
b. Asor YB Merkezi: Atlas Okyanusu üzerindeki Asor Adaları çevresinde, 30° DYB
alanına bağlı olarak oluşur.
Kış mevsiminde Sibirya antisiklonu ile birleşerek Türkiye üzerinde etkili olduğunda
İzlanda siklonu Türkiye’ye sokulamaz. Bunun sonucunda da ülkemizde kışlar soğuk, sert
ve kar yağışlı geçer.
c. Basra AB Merkezi: Basra Körfezi çevresinin aşırı ısınmasıyla oluşur. Samyeli
rüzgârları vasıtasıyla Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde etkili olur. Havadaki
nemi kurutarak sıcaklık ve buharlaşmayı artırır. 30° Kuzey enlemi çevresinde oluşmasına
rağmen, ısınmadan dolayı termik kökenlidir. Türkiye’de yaz mevsiminde etkilidir.
d. İzlanda AB Merkezi: İzlanda üzerinde oluşur. Türkiye’de kışın ve ilkbaharda etkili
olur. Etkili olduğunda Türkiye’de kışlar ılık, kısa ve yağmurlu geçer. 60° enlemleri
çevresinde oluştuğu için dinamik kökenlidir.
RÜZGÂRLAR
a. Soğuk Yerel Rüzgârlar
Karayel: Balkanlar’daki yüksek basınç ve Basra Körfezi’ndeki alçak basınç sonucu
oluşur. Kuzeybatıdan soğuk ve kuru olarak eser. Kış mevsiminde Marmara Bölgesi ile
Batı Karadeniz’de sıcaklıkları azaltarak kar yağışına neden olur.
Yıldız: Kuzeyden eser. Karadeniz üzerinden geldiği için soğuk ve nemlidir. Karadeniz
Dağları’nda yağış bırakır.
Poyraz: Marmara, Karadeniz ve İç bölgelerimize kuzeydoğudan esen soğuk, kuru bir
rüzgardır. Doğu Avrupa’daki yüksek basıncın etkisi sonucunda oluşur. Kışın sıcaklıkları
azaltarak kar yağışına neden olur. Yaz poyrazı ise serin ve kuru olarak eser.
Ege Denizi’nde, yazın poyraz benzeri rüzgârlar tam kuzeyden eserler. Eski Yunanlılar
bu rüzgarlara, ticaret rüzgârı anlamında Etesia demişlerdir. Bugün de, Dünya
literatüründe Ege Denizi’nde yazın kuzeyden esen rüzgârlara etezyen (etesien)
denilmektedir.
b. Sıcak Yerel Rüzgârlar
Lodos: Kuzey Afrika’daki yüksek basınç ve Hazar Denizi’ndeki alçak basınç sonucu
oluşur. Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde etkilidir. Akdeniz’den geldiği için nemli ve
sıcaktır. İç kesimlere sokulurken yükseltinin etkisiyle soğuyarak yağışa neden olur. Kış
mevsiminde etkili olduğu bölgelerde, sıcaklığı artırarak kar erimelerine neden olur.
Kıble: Güneyden eser. İç kesimlerimizde etkili olur. Akdeniz Bölgesi’nde nemli ve sıcak,
iç kesimlerde ise, kuru ve sıcak olarak eser.
Keşişleme (Samyeli): 30° enlemi çevresindeki dinamik yüksek basıncın etkisi sonucu
oluşur. Suriye Çölü’nden Güneydoğu Anadolu’ya doğru eser. Sıcak ve kurudur. Bitkiler
üzerinde kurutucu etkisi vardır.
C. NEM ve YAĞIŞLAR
• Türkiye’de yağış dağılışı haritası ile yerşekilleri haritası karşılaştırıldığında,
aralarında yakın ilgi bulunduğu tespit edilmektedir.
• Türkiye’de fazla yağış alan yerler (1000 mm. den fazla), Doğu ve Batı Karadeniz
bölümleri ile bazı Batı ve Doğu Anadolu dağlarıdır. En fazla yağış alan yer Rize
çevresidir. (2400 mm. den fazla)
• Türkiye’de orta derecede yağış alan yerler (500 mm – 1000 mm arası), Akdeniz,
Ege, Marmara, Orta Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu’nun kuzey
kesimleridir.
• Türkiye’de az yağış alan yerler (500 mm nin altında), İç Anadolu, Güneydoğu
Anadolu ve yer yer Doğu Anadolu’nun çukur yerleridir. En az yağış alan yer, Tuz
Gölü çevresi ile Iğdır Ovası civarıdır. (250 mm nin altında)